2 Ekim 2006 Pazartesi

Tohumculuk Kanunu Kime Yarar?

Türkel Minibaş (Cumhuriyet Gazetesi)


Dün Meclis yeni yasama yılına girdi. Bu, 22. Dönem Parlamentosu için son yasama dönemi. Onun için de elini çabuk tutup taahhüt ettiği ne kadar yasa varsa bir an önce çıkaracak!

Bu yasalardan biri de bugün saat 13.00'te TBMM'de görüşülecek olan ''Tohumculuk Kanunu Tasarısı'' .!

Uzun zamandır Meclis gündeminde olan tasarının yasalaşması, başta ABD ve AB menşeliler olmak üzere özel kesim için çok önemli. Zira Türkiye:

* Tarım toprakları kimyevi girdilerle yorulmadığı için tohum denemelerine uygun bir ülke!

* 3 bini endemik olmak üzere 13 bin bitki çeşidiyle zengin gen kaynağı.!

* Ülkeye özgü tohumluklar patentsiz!

* Sertifikalı hububat tohumculuğunda pazarın yüzde 25'i iç piyasaca karşılanmakta!

* Ulusal Biyogüvenlik Yasası hâlâ yok!

* Gerek yabancıyla döllenen, gerekse kendi kendine döllenen tohumluklarda yıllık 75 milyon dolar civarındaki ithalatıyla dünya tohumculuk piyasası için çok kârlı pazarlardan biri.

Ulusötesi kimlikli bu firmaların Türkiye pazarında varlık göstermeleri tabii ki yeni değil. 1980'nin neoliberal politikaları doğrultusunda tohum ithalatının serbest bırakılması, tohum araştırma (TAGEM) ve üretme (TİGEM) merkezlerinin devreden çıkarılmasıyla piyasadaki paylarını arttırmışlardı. Ama, piyasadaki egemenliklerini kurumsallaştıramamışlardı.

İşte, Meclis'te görüşülecek olan Tohumculuk Kanunu bu egemenliği kurumsallaştırmakta. Devletin tohum üretiminden sertifikalandırılmasına ve ticaretine kadar tüm alanlardaki faaliyetlerinden çekilerek piyasaya bıraktığını yasa gücüyle ilan etmekte!

Piyasa dediğimiz bilinmeyen güçlerin oluşamayacağına, kurumları olması gerektiğine göre devir işlemi, tohum üretici ve ticaretiyle uğraşan firmaların oluşturduğu ''Türkiye Tohumcular Birliği'' adı altında bir örgüt yoluyla gerçekleştirilecek.

''Birlik'' deyince aklınıza üretici kesimi kucaklayan, çiftçilerin tohum gereksinimini karşılayacak bir örgütlenme biçimi gelmesin. Ya da ''Kendi tohumumuzu kendimiz üretir, dışa bağımlılıktan kurtuluruz'' diye sevinmeyin.

Zira tohumun tarımın yani yaşamın temel girdisini oluşturması nedeniyle tohumculuk pazar paylaşım savaşının en vahşi yaşandığı piyasalardandır. 30 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen piyasada:

* Dünya tohum piyasası genetik teknolojisindeki Ar-Ge faaliyetleri en gelişmiş firmalardan oluşmaktadır.

* Piyasa oligopolistik yapı özelliklerine sahip olduğundan fiyatların oluşmasında bu firmalar belirleyicidir.

* Firmaların pazar payları tohum üretim ve ticaretiyle ilgili politikaların oluşturulmasında belirleyicidir.

* Tohumların biyogüvenliği bu firmalarca ya da onların oluşturduğu enstitülerde yapılmaktadır.

Dolayısıyla, Türkiye Tohumcular Birliği'ni oluşturan firmalar da ister yerli ister yabancı olsunlar dünya piyasasına egemen olan firmaların belirlediği fiyat ve ticaret kurallarına uyacak ve Türkiye bırakın kendi tohumunu yetiştirmeyi, fiyat ve gıda güvenliğini denetleme yetkisini piyasaya bıraktığından sağlıklı halka sahip olma yetkisini de yitirecektir. Çünkü Tasarı:

* Üretimi ve dağıtımı yasak olan (mısır, soya, pamuk gibi) genetiği,

* Ulusötesi firmalara ülkeye özgü tohumların genetik yapısını değiştirerek kendi firmaları adına patentleme hakkı vermekte.

Kısacası tasarı, sadece çiftçinin değil tüm toplumun geleceğini etkilemekte.!

Tasarının yasalaşması halinde oluşacak yıkım bugüne kadar çokça yazıldı, söylendi. Ziraat Odası Başkanı Gökhan Günaydın , Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya , CHP'den Prof. Dr. Gürol Sözen, Kemal Anadol tasarıyı tüm ayrıntılarıyla kamuoyunun gündemine taşıdı. Dolayısıyla, kimsenin başıma gelecekleri bilmiyordum deme hakkı artık kalmadı!

''Tasarı, yasalaşmadığına göre ne yapılabilir'' diye soruyorsanız, cevabı 83 yıllık Cumhuriyet tarihimizde var.

Hiç yorum yok: