11 Kasım 2006 Cumartesi

TEMA TOHUMCULUK KANUNU İÇİN CUMHURBAŞKANINA BAŞVURDU

“Tohumculukta üretim – dış ticaret ve denetimin yabancı egemenliğine terk edilmesi yolunun açılması, ulusal bağımsızlığımızla bağdaşamaz. İnsan sağlığı açısından büyük tehlikeler taşıyan GDO tohumlarının üretimi ve ithalatına olanak tanınması, kamu yararına olduğu kadar ve sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına da aykırıdır.”

Kamuoyu ve ilgili toplum kesimlerinin yoğun ve yaygın karşı çıkışlarına rağmen Tohumculuk Kanunu 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştır.

TEMA’ya göre; Kanun tohumculuk sürecini kavramak ve sektörün gerek duyduğu ihtiyaçları karşılamak açısından kimi olumlu düzenlemeler getirmesine rağmen, ulusal bağımsızlığımız ve kamu yararının korunması ilkeleri bakımından son derece sakıncalı hükümler taşımaktadır.

Kanunun on beşinci maddesiyle “ülkemizde tohum üretimine ve ithalatına izin verilmesi ile tohumluk sürecinin denetlenmesi” gibi yetkilerin, özel sektöre devrinin yolu açılmaktadır. Bu maddenin uygulanması sonucunda, ulusal bağımsızlık ve kamu yararları açısından devletin elinde bulunması gereken kamusal yetkilerin, tümüyle yabancıların egemen olduğu özel kesime geçmesi kaçınılmaz olacaktır. “Hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangilerinin ithal edileceğine ve sürecin nasıl denetleneceğine”, doğal olarak kendi yararlarını düşünecek olan bu kesim karar verecektir.

Öte yandan, Kanunun üçüncü maddesindeki “çeşit” beşinci maddesindeki “üretim izni” ve yedinci maddesindeki “dış ticaret” başlıklı hükümler; genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) tohumlarının ülkemizde üretimine ve ithalatına olanak tanıyan özellikleri ile kanımızca toplum sağlığına dönük ağır tehlikeler içermektedir. Kanunda, insan sağlığına zarar verdiği kanıtlanmış GDO’ların tohumlarının üretimini ve ithalini engelleyici hiç bir hüküm bulunmaması, doğal olarak ve teorik açıdan GDO tohumlarının da Kanun kapsamına girdiğini göstermektedir.

Kanunda kamu yararı adına devletin görev alanı yeterli açıklıkla tanımlanmamıştır.

Tohumculuk örgütlerinin işleyişlerine ilişkin olan tüzük ve yönetmelik gibi hukuksal metinlerde düzenlenmesi gereken hususlar gerekmediği halde Kanuna koyulmuş ve metnin yarısını oluşturmuştur.

Belirtilen nedenlerle 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu; ulusal bağımsızlık ve kamu yararının korunması ilkelerine açıkça aykırı hükümler taşımaktadır.

Kanunun, yeniden görüşülerek ülke ulus yararları doğrultusunda değiştirilmesi olanağının sağlanması bakımından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmesini, toplumumuzun geleceği adına diliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanının her zaman sergiledikleri ulusal duyarlılıklarıyla, Kanunun geliştirilmesine olanak sağlayacak bir karar alacaklarına içtenlikle inanıyor ve güveniyoruz.

TEMA VAKFI

EK: Cumhurbaşkanlığı Makamından Kanunun geri gönderilmesini talep eden gerekçe metni


EK:

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA

Hükümetçe hazırlanan Tohumculuk Kanun tasarısı, 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunca kabul edilerek, 5553 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır.

Ülkemizin başta toprak ve su olmak üzere doğal varlıklarının korunarak verimli kılınmasını temel görev edinen TEMA Vakfı, bu kaynakların korunması ile ilgili olarak bu düzenlemenin, ulusal bağımsızlık, kamu yararı, tarımsal gelişim amaçları ve genel hukuka uygunluk açılarından, sorumlulukla incelenmesini ve değerlendirmesini gerekli görmüştür.

Bu değerlendirme sonunda yasanın kimi yetersizliklerine karşın; “ıslah, üretim, sertifikasyon, iç ve dış ticaret, tohumculuk meslek kuruluşlarının oluşumu ve denetim” aşamalarına ilişkin hükümleriyle tohumculuk sürecinin bütününü kavradığı ve getirdiği öngörülerle sektörün duyduğu ihtiyaçları karşılamaya katkı vereceği görüşlerine varılmıştır.

Bununla birlikte TEMA Vakfı; çıkarılmış olan yasanın aşağıda kısaca özetlenen ve ekte ayrıntıları sunulan nedenlerle, bir kez daha TBMM tarafından görüşülmek üzere Sayın Cumhurbaşkanımızca geri gönderilmesinin gerekli olacağı düşüncesindedir.

1-Ulusal bağımsızlık ilkesi ve kamu yararının korunması amaçları ile kullanılması gereken “tohumluk üretimi ve dış ticaret izni verilmesi ve denetim yapılması” gibi kamusal yetkilerin, yasanın on beşinci maddesi ile esasen yabancı şirketlerin yönetim ve denetiminde bulunan tohumculuk özel kesiminin yararlarına kullanılabilecek biçimde özel hukuk tüzel kişiliklerine devredilmesi öngörülmektedir. Yasanın bu şekliyle uygulaması durumunda; “hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangi tohumların ithal ve ihraç edileceğine veya edilmeyeceğine, nasıl bir denetim yapılacağına” yabancıların yönetim ve denetiminde olduğu bilinen özel firmalar karar verebilecektir. Bu konuda özel firmalara devredilen karar yetkisinin, anılan tohumları kullanacak olan kişilere bugün ve ileriki tarihlerde verilebilecek zararların yeterli değerlendirmesini içermesi temel koşul olmalıdır. Bu tür kararları alanların topluma ve kamu makamlarına hesap verebilmeleri asıldır. Bunu sağlayacak, anılan karar süreçlerini kamu adına özenle izleyecek bağımsız denetim kuruluşlarına ve mekanizmalara önemli ihtiyaç vardır.

2-Yasanın üçüncü maddesinde yer alan “çeşit”, beşinci maddesinde bulunan “üretim izni” ve yedinci maddesinde açıklanan “dış ticaret” hükümleri teorik açıdan, insan ve çevre sağlığına zararı olduğu dünyaca kanıtlanmış Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) tohumlarını da kapsamakta ve içermektedir. Anayasamızın elli altıncı maddesinde tanımlanan “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahip olduğu” ilkesi ve toplum sağlığının korunması temel sorumluluğu bakımından, GDO tohumlarının yasa kapsamından çıkarılmasını sağlayacak bir düzenlemeye gerek bulunmaktadır.

3-Yasanın on altıncı maddesinden başlayıp otuz dokuzuncu maddesine kadar devam eden hükümlerinde, oluşturulması öngörülen tohumculuk meslek kuruluşlarının işleyişlerine ilişkin olan ve tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenmesi gereken hükümler bulunmaktadır. Tanımlanan bu niteliklerinden dolayı, bir yasa konusu olmaması gereken bu hususların, genel hukuk kuralları bakımından yasa metni dışına çıkarılması uygun olacaktır.

4.Yasanın otuz sekizinci maddesi; kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu özelliği nedeniyle esasen ticaret yapması ve ticari yükümlülüğü olmaması gereken ve yasada anılan “alt birlikler” ile yine yasada yer alan “Birliğe”, aslında bu nedenlerle gerekmeyen ve hukuksal olmayan mali ayrıcalıklar tanımaktadır. Hukuka uygun olmadığı ekte sunulan görüşlerimizle açıklanan bu maddenin de yasa metninden çıkarılması uygun görülmektedir.

Toprak, su ve doğal varlıklarımızın korunması ve bunların verimli kılınması amacı doğrultusunda toplumsal sorumluluğumuzla hazırladığımız ve takdirlerine sunduğumuz önerinin Makamlarınca anlayışla karşılanmasını diler.

Prof. Dr. Çelik KURTOĞLU

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

EKLER:

1. 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun bir kez daha görüşülmesi için TBMM’ne geri gönderilmesine ilişkin TEMA Vakfı gerekçe özeti.

2. Tohumculuk Kanunu değerlendirme raporu

3 Kasım 2006 Cuma

Tohumculuk Kanunu'nun TBMM'den Geçmesi Üzerine Değerlendirme


Prof. Dr. Tayfun Özkaya

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi

31 Ekim 2006'da TBMM'den geçen Tohumculuk Kanunu Avrupa Birliği uyum yasaları paketi içine alınarak ve temel yasa kabul edilerek yeterli bir tartışma ortamı sağlanmadan çıkarılmıştır. Tarım Bakanlığınca yasanın genetik olarak değişikliğe uğramış (kısaca GDO) tohumlukları da kapsaması planlanmış, kamu oyu tepkisi üzerine bu konudaki yapılacaklar sonraya ertelenerek GDO ile ilgili ifadeler yasadan çıkarılmıştır.

Yasa çokuluslu firmalara Türkiye tohumculuğunu teslim etme anlamına gelmektedir. Şu anda bile domates başta birçok sebze tohumu altından daha pahalı satılmaktadır. Gelecekte tarla bitkileri için de bu kadar olmasa da büyük fiyat artışları planlanmaktadır. Bu amaçla kataloğa kaydedilmeyen çeşitlerin veya çeşit haline gelmemiş tohumlukların iki yıl sonra satılmasına engel olunacaktır. Bu kalite getiriyoruz gerekçesi ile yapılmaktadır. Gerçekte ise örneğin Niğde'de patates kanseri (veya bakanlığın değişi ile uyuzunun) yabancı patates çeşitleri ile geldiğini hatırlatalım. Birçok hastalık yabancı tohum ithali ile Türkiye'ye girmiştir. Ne kalitesinden bahsediyorlar? Bu yüzden onlarca yıl Niğde'de birçok köyde patates ekilemeyecek, yasaklandı. Esas amaç onbin yıldır Anadolu'da çiftçilerin çabaları ile geliştirilmiş tohumlukların çok uluslu denen firmalarca el konulmasıdır. Binlerce genden oluşan çeşidimize iki gen katıp mülkiyetlerine alacaklar. Buna da fikri mülkiyet demekteler. Mülkiyetsiz fikirden yanayız. Bir anlaşma yapalım. Çok uluslu firma doğanın ve çiftçilerin geliştirdiği her çeşit başına örneğin 20 milyar dolar ödesin. Biz çeşitlerimizi kullanmaya devam edelim. O zaman belki bunu kabul edebiliriz. Ayrıca bizim çeşitlerimize kendi tohumundan kaçan genler için bizim çiftçilerimiz değil kendileri sorumluluk alsın. Biz değil onlar tazminat ödesin. Bunu kabul etmeyecekleri açıktır. Doğrusu hayat patentlenemez.

Yasa Tarım Bakanlığın tohum üretim, kontrol denetleme, anlaşmazlıkların çözümü gibi bir çok alandaki yetkisini kurulacak (çokuluslu şirketlerin etkin olacağı) tohumculuk birliğine bırakmaktadır.

Yasa biyoçeşitliliğe büyük bir darbe indirecektir. Büyük ölçüde aşınmış olmakla birlikte hala biyoçeşitliliğimiz bu ülkede 70 milyon insanın doyurulmasını eksik de olsa sağlamaktadır. Ancak ulusaşırı şirketlerin amacı bizim çeşitlerimizi, çeşit karışımlarımızı, ekotiplerimizi, köylü çeşitlerimizi silip süpürerek, bazılarını da mülkiyetine geçirerek ancak kimyasal gübre, ilaç vb. ile yetiştirilebilecek, güya verimli gerçekte ise doğayı ve çiftçileri yıkıma götüren birkaç çeşidi dayatmaktır. Tohumlar altın fiyatına olmaz ise gümüş fiyatına satılacaktır. Zenginliğimizi oluşturan tohumlarımız ise kaçak CD muamelesi görecektir. Amaç kaliteyi sağlamak ise yapılabilecek çok şey var. Ancak amaç kalite değildir. Yabancı tohumlarla birçok hastalığın ülkeye girmiş olduğunu bir kez daha yineleyelim. Bu CD benzetmesi bizzat yetkililerce yapılmıştır. Kim kimin eserini kopyalıyor. Yeni bir makine mı geliştirmişler? Yeşil devrim denilen süreç bazılarımızın sandığı gibi Dünya'ya çok iyi şeyler getirmemiştir. Dünya'daki biyoçeşitliliği yok etmeye devam etmektedir. Dünya'da sera gazlarının üretilmesinde tarımın payı FAO (Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü) raporuna göre çok yüksektir.

Yasalaşma sırasında küçük bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz" denmektedir. (cümle düşüklükleri tutanaklardan)

Tarım Bakanı gerekçe olarak aşağıdakileri okumuştur:

"Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir."

Şimdi bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki aslında yasa Türkiye biyolojik çeşitliliğine ve genetik zenginliğimize büyük bir darbe indirmeye hazır bir silahtır. Yapılan bunun işlemesini kısa bir süre yavaşlatmış görünmektir. Muhtemelen firmaların şimdilik ilgi göstermeyecekleri türler bu istisna içine alınacaktır. "Çeşit olsa bile yeni çeşitlerin kazandırılması için süreye ihtiyaç duyulduğu" ne anlama gelmektedir. Bunun anlamı açıktır: Ulusaşırı tohum devleri iki üç çeşitle diğerlerini silip süpürecektir. Onların tohumları ise bol bol kimyasal gübre ve ilaç olmadan yetiştirilemeyecek ancak endüstriyel tarımla rekabet eder görüneceklerdir. Bedel doğanın ve çiftçiliğin katledilmesi olacaktır.